Şimdi bence hayatta iki taraf var; biri kendi tarafın, kendi işin, kendi sorumluluğun biri de diğerleri, diğer her şey, herkes, başkalarının işi, sorumluluğu vs.
Dünyada çekilen acıların nedeni olan düşüncelerin tanımlanıp sorgulanmasını sağlayan, bugüne kadar binlerce insana rehberlik eden “Çalışma”nın (The Work) yaratıcısı olan Byron Katie şöyle diyor; “Evrende sadece üç çeşit iş bulabiliyorum: benimki, sizinki ve Allah’ınki. (Benim için Allah sözünün anlamı Gerçektir.) Gerçek Allah’tır çünkü o yönetir. Benim kontrolümün, senin kontrolünün dışındaki herşeye ben Allah’ in işi diyorum.)” ve ekliyor; “Stresimizin büyük çoğunluğu zihinsel olarak kendi işimizin dışında yaşamaktan gelir. “
Bu 3 işin detayına “The Work” atölyelerinde ayrıca değineceğiz. Bununla ilgili detaylı bilgi için bana yazabilirsiniz.
Ben çok basit bir şekilde şuna bakalım istiyorum; başkalarının, dünyanın, evrenin işleriyle ilgilendiğimizde yani “o şunu yapmalı”, “şu böyle davranmalı”, “bunun şöylesi doğru” vb dediğimizde nasıl hissediyoruz? Neler oluyor hayatımızda? Neyi konuşurken buluyoruz kendimizi? Neyi çoğaltıyoruz?
Ben söyleyeyim; şikayet ediyoruz, beklenti içindeyiz, karşılanmayan beklentiler karşısında gergin hissediyoruz, bu gerginlikle kırıcı davranıyoruz, sonra ilişkilerimizi suçluluk duygusu üzerine kuruyoruz, bütün bunlar olurken yaşanan durumları kendimizce "yönetebilmek" için nefesimizle psikolojimizi manipüle ediyoruz, nefesimizi tutuyoruz ya da derin derin nefeslerle kendimizi sakinleştirmeye çalışırken vücudumuzun kimyasını bozuyoruz. Sonunda ne oluyor? Hastalanıyoruz.
Peki bunun yerine kendi işimizde olsak, kendi işimize baksak, kendi potansiyelimize odaklansak, onu arttırmak üzerine düşünsek, neler üretebiliriz, hayata ne sunabiliriz, evrene, doğaya nasıl katkı sağlayabiliriz diye düşünsek nasıl olur? Bugün kendimin en iyi versiyonu için ne yapabilirim diye sorduğumuzda neyi çoğaltırız?
Bence çözümler gelir, fırsatlar doğar, gelişim olur, dönüşüm başlar.
Nerden biliyorsun derseniz kendimden biliyorum. Ne zaman ki hayatımda “annem şöyle davransın”, “kocam şunu yapsın”, “babam böyle düşünmeli” gibi şeyler demeyi bırakıp “ben kimim?”, “ben ne istiyorum?”, “bugün ne yaparsam tatmin hissederim?”, “tatmin duygumu arttırmak için neler yapabilirim?”, “yaşadığım hayattan razı mıyım?”, “anda mıyım?”, “huzur ve neşe içinde olmam için neler mümkün, bunun için BEN ne yapabilirim?” Gibi sorularla kafamı meşgul ettikçe yani kendi işimde kendi tarafımda oldukça hayatım bütün alanlarda genişledi. İşim büyüdü, çalıştığım ulaştığım insan sayısı çoğaldı, gelirim arttı, sağlığım düzeldi, sosyal çevremde saygı, değer gören biri haline dönüştüm, özel, aile ve arkadaş ilişkilerimde anlayışla şefkatle desteklenen biri oldum, dilediğim yerde dilediğim zamanda bulunan, olanı olmayanı neşe ve şükür ile karşılayan biri oldum.
Kendimi her “o” diye başlayan cümle ile yakaladığımda bu bana bir işaret oldu. Her defasında kendime “Gamze şu an kendinde değilsin, başkasının işindesin, kendine dön, kendi tarafını seç” diyerek dönüştürdüm hayatımın bütün alanlarını.
Tabi ki bu anları yakalamak o kadar kolay olmuyor. Bu anları anda yakalayabilmek, fark etmek ve kendine dönmek için berrak bir zihin, ruhsal bir denge gerekiyor. Bunun için de disiplin, cesaret ve adanmışlık gerekiyor. Kendine, kendin olmaya olan adanmışlık… Ve benim deneyimimde bu adanmışlığıma destek olan, beni kendimle buluşturan, zihnime dinginliği ve dengeyi getiren en güçlü pratik meditasyon oldu.
Her gün düzenli olarak sabah akşam günde 2 defa meditasyon yapmak, kendimle kalmak, kendimle yüzleşmek, kabul edemediğim özelliklerimi görmek, hayata yüklediğim anlamlardan özgürleşmek yani her defasında sadece ve sadece kendimi seçmek… Bu bencillik değil, bunda suçluluk duyacak bir şey yok, bu sizi kibirli yapmaz. Bu sizi siz yapar, sağlıklı olan, evrenin, yaşamın sizden beklediği budur.
Hep kendinizi seçmeniz dileğiyle,
Sevgiler.
Comments