Bu ara çok karşıma çıkan, seanslarda sık konuştuğum, üzerine düşündüğüm bir kavram; SAMİMİYET.
Sahi nedir bu “samimiyet”? Bir çoğumuz karşımızdakini suçluyoruz samimi olmamakla, samimi olmak üzerine yargılar dağıtıyoruz :) bir davranış biçimini samimi bulmuyoruz vs. Ama samimiyetin tanımı üzerinde bile net değiliz. Samimiyet nedir? Sen neye samimi diyorsun? Sence ne samimi olurdu? Gibi sorular sorduğumda çoğu kişi kalakalıyor, bilmiyorum diyor, bunu düşünmemiştim diyor… İronik değil mi? Peşinde koştuğumuz, karşımızdakinin olmasını istediğimiz bir durum, bir hal var ama onun tanımında bile net değiliz.
Bence samimiyet “kendin olma” halidir. Şartlara, durumlara, inançlara, kültürlere, kişilere, yerlere göre değişim göstermeden kimsen onu yaşama, yaşatma, ifade etme etme halidir. Suçluluk duymadan, ayıp olur demeden, beklentiye girmeden, karşımdakinin beklentisini karşılama çabasına düşmeden, sevilir miyim, beğenilir miyim, onaylanır mıyım endişelerine kapılmadan…
Örneğin; “samimi” bir arkadaşımın bir gün istemediği, çok içinden gelmediği halde ben istedim diye, söz verdi diye ya da benim ihtiyacım var diye benimle buluşması onu samimi yapar mı? Bence hayır. Bana göre kendi duygusunu ve arzusunu olduğu gibi ifade etmesi ve benim de onun ifadesine alan tutmam bizi samimi yapar, ilişkimizi de samimiyet ve anlayış üzerine inşa etmemizi sağlar.
Burada biraz “ayıp” kavramına da değinmek istiyorum. Çünkü toplum olarak samimiyetimizi çoğunlukla “aman ayıp olmasın” derken kaybettiğimizi gözlemliyorum. Bir düşünmenizi istiyorum. Gönlünüzden değil de, ayıp olmasın diye gereklilikle ya da zorunlulukla bir şey yaparken samimi olabiliyor musunuz? Ben şahsen olamıyorum ve bir yerden sonra bu karşı tarafla bir şekilde bir çatışmaya ya da karmaşaya sebep oluyor. Kendimi çok saçma bir sebepten trip atarken, çok önemsiz bir konuyla ilgili sesimi yükseltirken, bazen bir şakaya çok sinirlenirken buluyorum ve sonunda ne oluyor tahmin edin. ÇOK AYIP oluyor. :)))) Sinirlenmek, ses yükseltmek kötü olduğu içinde söylemiyorum bunu. O durumda bir fonksiyonelliği olmadığı için bu şekilde belirtiyorum. Bizi en çok geren, enerjimizi düşüren, ilişkilerimizi olumsuz yönde etikleyen şeylerin “ayıp olmasın” diye yaptıklarımız olduğunu düşünüyorum. Çünkü o düşünceyle hareket ettikçe geriliyorum, mutsuz oluyorum bunlar birikiyor toplanıyor ve sonunda karşımdakini incir kabuğunu doldurmayacak sebeplerle kırıyorum, incitiyorum.
Peki bir de şunu sormak istiyorum; sizce istemediğim bir şeyi karşımdaki için yaptığımda, aman ayıp olmasın diye bir duygumu ifade etmediğimde, ona ayıp olmasın derken kendime ayıp etmiş olmuyor muyum? Bence oluyorum. O yüzden bu ara mottom şu; sana ayıp olmasın diye bana mı ayıp olsun? :)
Kendime ayıp ettiğimde kendime samimi olabiliyor muyum? Daha kendime samimi değilken karşımdakine nasıl samimi olabilirim? Bende olmayan bir şeyi karşı tarafa verebilir miyim?
Döndük dolaştık yine kendimize geldik değil mi? Dışarıda aradığımız samimiyet de kendimizde yani. Birilerini samimiyetsiz olmak ile ilgili değerlendirirken bunu bir düşünmek isteyebilirsiniz.
Sevgiyle, samimiyetle, neşeyle kalın!
Comments